Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı cinayetine ilişkin açıklamalarda bulunan AK Parti Genel Başkan Danışmanı Yasin Aktay, ''Savcı bizim elimizdekileri toplamaya gelmiş gibi görünüyor. Bu savcının döneminde bir adalet beklemek de fazla iyimserlik olur.'' ded
Kayıp Suudi Gazeteci Cemal Kaşıkçı’nın cesedinin akıbeti tartışılıyor. Nasıl öldürüldüğü, kimlerin talimatıyla öldürüldüğü araştırılıyor.
Ceset kuyuda mı yoksa asitle mi yakıldı? Neresinden bakarsanız bakın bir vahşet yaşandı.
Suudi Arabistan yönetiminin tavrı bir çok soru işaretlerini ortaya çıkarabilir. Ancak Suudi Başsavcı’nın İstanbul temasları da pek güvenilir bulunmadı.
ABD Başkanı Donald Trump ile Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macronbile Kaşıkçı olayını ele aldı.
Son gelişmeleri Kaşıkçı’nın arkadaşı olan AK Parti Genel Başkan Danışmanı Yasin Aktay ile konuştum. Aktay, Kaşıkçı’nın kendisine söylediği son sözlerinden Suudi yönetiminin tavrına, cinayetin nasıl planlandığından cesedin bulunup bulunmayacağına, Suudi Başsavcı’nın İstanbul ziyaretinden ABD’den beklentilere kadar bir çok konuda Milliyet’e değerlendirmelerde bulundu. Aktay, Kaşıkçı’nın akıbetiyle ilgili olarak “Talimatı direkt öldürmek ve öldürdükten sonra da cesedini bir şekilde imha etmek üzere almışlar. Yapılan vahşet üstü vahşettir. Yakında ona gıyabi bir cenaze töreni düzenleriz. Ortada ceset olmasa bile gıyabi cenaze namazı İslam’da caiz” dedi.
- Suudi Arabistan’dan gelen Başsavcının tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Savcı bizim elimizdekileri toplamaya gelmiş gibi görünüyor. Bu savcının döneminde bir adalet beklemek de fazla iyimserlik olur. Bu savcı döneminde Suudi Arabistan’da 3 bine yakın insan sadece düşüncelerinden hatta düşüncelerinden bile değil düşünmemelerinden dolayı suçlandılar. Suudi Arabistan’da şuanda öyle bir ortam var ki. Tutuklanan insanların önemli bir kısmı muhalefet ettikleri için değil yeterince destek vermedikleri için, yüksek sesle iktidarı destekleyici konuşmalar ve beyanlarda bulunmadıkları için tutuklanmış durumdalar. Yani bazen insan düşündüğü için tutuklanabiliyor ya da düşündüklerini ifade ettiği için tutuklanıyor. Bazıları da düşündüklerini ifade etmekten değil bazı şeyleri düşünmedikleri, düşünemediği şeyi ifade etmediği için tutuklanmış durumdalar. Yani şakşakçılık yapmadıkları için tutuklanmışlar. Suudi Arabistan’da şuanda düşünme hakkından değil susma hakkında bile artık söz edilemiyor. Kimse susma hakkını bile kullanamıyor. Katar olayında yapılan kuşatmayı destekleyici beyanlarda bulunmaları istendi bir çok kişiden. Böyle bir dünya. Bu suçlamaların ve bu tür suçlamalarla kurulu yargı sürecinin başındaki insan yüksek düzeyli bir yetkilendirmeyle Türkiye gelmiş ve cinayeti gerçekleştirmiş insanları ne kadar yargılayabilir? Onları görevlendirenleri ne kadar yargılayabilir? Doğrusu çok fazla iyimser olmamak lazım bu konuda. Cumhuriyet Başsavcımızın, Suudi Başsavcı Türkiye’yi terk etmeden yaptığı açıklama aslında çok manidar. Ve Suudi Arabistan Savcısı’ndan Türk yargı sürecini hızlandıracak, yargıya yardımcı olacak hiç bir katkının gelmemiş olduğunu gördük. Bilakis sanki gelip bizim elimizde ne var ne yok onlara anlamaya çalışan, maktul lehine ve maktulün hakkını hukukunu gözeten bir açıklamadan ziyade muhtamel şüphelileri korumaya çalışan, muhtemel şüpheli için zaman kazanmaya çalışan ve muhtemel şüpheliyi aklamaya çalışan bir süreç olduğu anlaşılıyor.